19 Mart 2010 Cuma

Beklemekle Beklememek Arasında


Bugünlerde beklemek ve beklememek arasında gidip geliyorum.

Yeni bir insanın dünyaya gelişini bekliyorum, hareketlerim nispeten kısıtlı, uzak yerlere gidemiyorum, gönlümce gezemiyorum, bir an önce gelsin istiyorum.

Ama sonra diyorum ki "o geldikten sonra yorucu günler başlayacak, bu günlerinin tadını çıkar işte, ne güzel". Sonra beklememeye başlıyorum. Sonra bu döngü devam ediyor.

Bütün bu karışık duruma rağmen günler geçiyor. Hiçbir şey yapmasan da yine de hızlı geçiyor günler.

3 haftadır evdeyim, 3 hafta boyunca kitap okumak, gezmek ve internette takılmak dışında bir şey yapmadım.
Oysa işim için faydalı bazı araştırmalar filan yapabilirim sanıyordum, elim o konulara hiç gitmedi bile.

Zamanın geçişini sessizce izliyorum, işyerindeyken hiç anlamazdım, şimdi ise zaman yine geçiyor ve her anı farkediyorum.

Hem bekliyorum, hem de beklemiyorum. Bazen her şey puslu gibi, bazense çok net.

En harikası da hava güzelleşti, pırıl pırıl güneşli böyle bir günde Cafe Nero'da olacağımı biliyorum, bununla yetiniyorum şu anda.

Şunu biliyorum: Her bekleyişin bir sonu var, er ya da geç...

5 yorum:

Sanat Notları dedi ki...

ah Berocum, bende beklerken ne zor geçti zaman hatırlıyorumda çekmeceleri dolapları sürekli yer düzenle düzenle yapacak iş bulamıyordum, bir heyecanlı bekleyiş, gelsede sevsem diye beklemek, sonrası için hiç endişelenme ilahi bir güç geliyor insana uykusuzluk, yorgunluk hiç hissetmiyeceksin, yeni ve çok güzel bir dönem başlıycak heran onu seyretmek istiycen, ama vakit ayırıp yazılarına devam et mutlaka olurmu hem kendine vakşt ayırmış olusrun hemde dünyadan kopmamış.

Dışavurum dedi ki...

Ahh ah ne güzel anlatmışssınız Berrak ve Sinemı.
Berrakcığım hafiften durumdan şikayet de var gibi ama ben de o elimin işle ilgili kitaplara gitmediği , sadece internette gezinip , kitap okuyarak vakit geçirdiğim bekleyişten istiyorum , kulağıma çok güzel geldi ...

Derinden dedi ki...

Siz beklerken bebeğinizle birlikte hayatın ritmini dinliyorsunuz bence! Tanrının bir lutfu ve mucizesi bence annelik. Hamileliklerimin ilk aylarında içimde bir korku vardı "Allahım nasıl doğacağım" diye! Sanki dünyada ilk doğumu yapacak kişi benmişim gibi! Ama 8 aydan sonra Tanrı size öyle bir duygu veriyorki "artık ne olacaksa olsun, bu bekleme beni öldürdü, biran önce dünyaya gelsin" diyorsunuz. Bu duygular için Tanrıya şükranlarımı sundum çünkü korku ile geçmeyecekti hamilelik günlerim. Şimdi sizde o aşamadasınız, umarım bir avazda kurtulursunuz ve kucağınıza eşinizle birlikte dünya tatlısını alırsınız.Evet ilk 2 yıl zor geçiyor, ama bu süreç malesef böyle. Çünkü bu dönemde, diş çıkartıyor, sürünüyor, yürüyor hatta altını bile söylemeye başlıyor. Eeee kolaymı bunları yapmak, minicik bir yavru için. Daha sonrada Tanrı size başka bir duygu veriyor bu sefer, tek kalmasın istiyorsunuz çocuğunuz. Bir kardeşi olsun, yardımı dokunmasa da varlığı bile yetsin diyorsunuz. Ve benim gibi ikinci çocuğuda yapıyorsunuz. Biz kadınlar çok güçlüyüz, merak etmeyin herşeyin üstesinden gelirsiniz.Güçlü olmasaydın Tanrı bize doğurganlığı verirmiydi? Bakın taşıyoruz, doğuruyoruz, günlerce uykusuz kalıyoruz, işe geliyoruz, eve, eşe yetiyoruz, sorarım size bunları kim yapabilir! Tabiki biz kadınlar.

Nesobaby dedi ki...

ayyy heyecanlandım ben de niyeyse :) sanki ben doğuracağım hahahahah :D sen bir doğur Bero mi tavsiye edersen biz de doğuralım :)))

Bero dedi ki...

Sinem, teşekkürler paylaşımın için. Bilinmezliğin verdiği heyecan var üzerimde ne yalan söyliyim. Neyse hemen öğrenirim :)

Seda, dediğin gibi aslında işin gücün olmaması güzel de bir yandan da uzun vadeli olması bana göre değil, onu anladım.

Dalga Sesleri, tecrübe paylaşımınız için teşekkür ederim. Bundan sonra her gün yeni bir şey öğreneceğiz sanırım. Şimdilik şunu öğrendim: Hamilelik kadını etkiliyor ve annelik gerçekten de zor :)

Nesoşka, du bakalım işin kolay kısmı geçti, asıl bundan sonra şenlik başlıcak :)