11 Mart 2010 Perşembe

Başarının Anahtarı


Başarı nedir? Sübjektif bir kavram, herkes için değişir biliyorum. Ama hepimiz tarafından kabul görmüş bazı başarı/başarısızlık kriterleri var yine de...

Sınıfta ilk 5-10 arasında yer almak, düzenli olarak teşekkür/ takdir almak, öğretmenler tarafından sevilmek, en iyi olmasa bile iyi bir öğrenci olmak;

İş yaşamında ise yaşıtlarından önce terfi etmek, beklenenden daha üst bir pozisyonda olmak, aynı eğitimi almış arkadaşlarından daha çok kazanmak, iş ortamında sorun yaşamadan herkesle bir şekilde iyi geçinebilmek vs. başarı olarak tanımlanabilir.

Bu son zamanlarda farkediyorum ki okul döneminde başarılı olarak nitelendirilen bir çok kişi iş yaşamında sıradan noktalarda ilerlemeye çalışıyor.

Beni en çok şaşırtan ise, özellikle lise döneminde güç bela sınıf geçmiş, her sene birkaç dersten bütünlemeye kalmış, orta karar bir üniversiteye girebilmiş bazı arkadaşlarımın iş yaşamındaki önlenemez yükselişleri :)

Kendileri adına sevinmekle beraber gözlerime inanamıyorum desem yeridir. Geçenlerde lisede son derece tembel ve kötü bir öğrenci olan bir arkadaşımın çok büyük bir firmada direktör olduğunu bir gazetede verdiği demeç ile öğrenmiş bulunuyorum. Bu arada kendisi 31 yaşında.

10 sene önce "bu çocuk ne olur?" diye bana sorsalardı "Bir halt olmaz, muhtemelen işsiz olur" derdim.

Aynı şekilde, tüm üniversite boyunca farklı insanlardan çektiği kopyalarla mezun olmuş bir arkadaşımın iyi şirketlerde, iyi pozisyonlarda çalıştığını görmek de şaşırtıyor beni. Kendisi o kadar uyanıktı ki, sınavlarda hep farklı insanların arkasına otururdu, böylelikle hocaların gözünde "kopyacı ikili" şeklinde bir etiketlenme yaşamazdı. Örneğin ben, hep aynı arkadaşım ile önlü arkalı oturduğum için bir süre sonra hocalar sınav başlamadan ikimizin yerini değiştirmeye başladılar :)

Zamanında yapmış olduğum tespitlerin hatalı olduğunu gördükçe şaşırıyorum ve görüyorum ki iş hayatı, çok farklı bir ortam; şans, ilişkiler, doğru zamanda doğru yerde olmak başarının anahtarı olarak görünüyor.

Sonuçta başarı da boş kavram, önemli olan mutlu, huzurlu bir ortamda çalışmak diyerek yazımı bitiriyorum :)

5 yorum:

Dışavurum dedi ki...

Berrakcıım benim bu konuda diyecek çok şeyim var ama birazını diyebilicem.
Ben o lisede zar zor sınıf geçmiş ve orta karar bir üniversiteye talim etmiş tayfadan'ım . İnan hiç de kolay olmuyor kendini ispatlamak , çünkü yazıdaki önyargılarla yaklaşıyor iş hayatında insanlar sana.
Bir kereseinde bizim şirkette bir yönetici-bir konu üzerinde tartışırlarken , İTÜ İşletme mühendisliğinden mezun çalışma arkadaşım 'sen hangi okuldan mezunsun' diye sinirle sormuştu.
Eminim onun iyi bir okulu bitirmediğini düşünüyordu... (Sonucu merak ediyorsanız , çocuk cevaplamadı bu soruyu:))
Okul işe alınacak bir insanın neler bildiği,nelere dikkat edeceği,nasıl davranabileceği gibi konularda fikir edinmemizi sağlar diye düşünüyorum.
Boğaziçi,ODTÜ bitirmek bir insanı iyi biri yapmayacağı gibi , Sütçü İmam Üniv. mezun biri de için de art niyetli diyemeyiz.
Ben işveren olsam , kuruma gönülden bağlı, elindeki işi temiz-zamanında bitiren , düşüncelerini dürüstçe söyleyen (bu benim işte:)) ,insanlarla olumlu iletişim kuran,çözüm odaklı ve kafası da çalışan :) biriyle çalışmak isterim.
Lise hayatı boyunca öğretmenleri tarafından sevilmiş, ailesi tarafından dersane-özel ders gibi ek imkanlarla desteklenmiş,ÖSS'den yüksek puan alıp , "iyi" okullardan mezun olan kişiler de iş hayatında bir rehavete kapılıyor olabilir. Ben nasılsa iyiyim , beni nasılsa takdir ediyorlar gibi ...
Senin yazmak istediğini anladım ben , sonuçta bizlere okul hayatımız boyunca "başarılı" olmamız öğretildi . Aynen dediğin gibi , yaşıtlarımızdan daha iyi olmamız.
İş hayatında ise , sınav sistemi olmadığı için başka başka bi sürrü faktör var terfi vs. sisteminde.Bence doğru olan da bu.
Eğitim sistemimiz ve bizlerin eğitim'e bakış açısı doğru olsaydı , ülkemizden bir çok Üniversite Uluslararası platromlarda daha farklı yerlerde olurdu diye düşünüyorum...
NE güzel bir konu açtın , düşüncelerini paylaştın , çok konuşasım vardı benim de , iyi oldu :) Teşekkürler.

Bero dedi ki...

Seda, sanırım bi açıdan yanlış anlaşıldım, çünkü benim başarısız diye belirttiğim kişiler "aynı şartlar altında yetişmiş" kişiler. Mesela benimle aynı lise veya üniversitede okumuş, ama okul döneminde çok tembel olanlar.
Yoksa kötü veya iyi okullarda okumuşlar olarak hiç düşünmemiştim. Senin yazdıklarına aynen katılıyorum çünkü, bitirdiğin okul değil başka değerlerin daha önemli olduğunu ne yazık ki iş hayatında hemen öğrendim.
Ama ben şuna şaşırıyorum: okulda iken o kadar tembel ve hiç çalışmak istemeyen kişiler, iş yaşamında çok çalışkan bir kimliğe bürünebiliyor, bu çok ilginç ve aynı zamanda umut verici. Yani yarın bir gün çocuğum okulda tembel olursa onun tüm hayatında başarısız olacağını düşünüp üzülmeyeceğim :)

Derinden dedi ki...

Size katılmamak elde değil, insanın yaşı ilerleyince hayata bakışı ve başarı çıtanızda değişiyor. Bana başarı ne diye 30'lu yaşların öncesinde sorsalar hemen söylenmeye, sızlanmaya başlardım. Şimdi ise öyle değil, en azından şunu söyleyebiliyorum. Lise ve üniversiteyi nerdeyse zar zor bitirdim, işe girdim ama ne müdür olabildim ne de şef. Ama kendimi güncellemem, kendimi geliştirmem ve değiştirmem bence en büyük başarı. Üniversitede çalıştığım için, isminin önünde ünvan olan kişilerle konuşabilmek (gerçi bu kritermidir tartışılır), onların uzman olduğu konularda tartışabilmek benim için en büyük başarılardar birisi.Ayrıca öz eleştiri yapabilmek hatta kendinizle dalga geçebilmek, hergün güne şükranlar sunarak uyanmak, dostların araması, yeni güzel yüzlerle buluşmak, başarı değildirde nedir? Mutlu bir aile kurmak, sağlıklı kızlarımın olması ve onların bilinçli, Atatürkçü, çağdaş yetiştirebilmek ise benim hayata attığım en başarılı imzam diye düşünüyorum. Sevgiler .

Bero dedi ki...

Dalga Sesleri; söyledikleriniz hepsinden önemli, başarı, kariyer hepsi bir noktada boş...

Disavurum dedi ki...

Insallahh cok cok mutlu,'basarili :)' ,saglikli cocuklarimiz olur , opuyorum ;sevgiler :)