Aradan 13 ay geçti, minnak yavrumu kucağıma alalı. Ancak doğum sürecini unuttum ve yazacak kadar uzaklaştım.
Bundan 13 ay önceye geri dönüyorum.
Hamileliğim çok rahat geçti, normal doğum için her şey uygun görünüyordu. 13 kilo almıştım, hiç unutmam, sonra hafta 67 kiloydum. Normal doğum yapmayı deli gibi istiyordum.
40.haftanın sonunda, bebeğim baş aşağı durmasına rağmen, doğum kanalına girmemişti. Her 2 günde bir doktora gider olmuştum artık, 40+3.gün yeniden bir ultrason yapıldı ve doktorum plasentanın sıvısının azaldığını, ertesi gün doğuma gelmemi söyledi.
Plan şuydu: 3 saat kadar suni sancı verilecek ve normal doğumun başlaması için uğraşacaktık. Doğum başlarsa ne ala. Ama yok başlamazsa, sezaryene alacaktı doktor. OK dedim, mutabık kaldık :)
O son geceyi hiç unutamam. Üniversite sınavına gireceğim günün öncesindeki geceden daha heyecanlıydım.
Tabi cümle aleme haber verdik, hastaneye gidicez, bıkbıkbık diye.
23 Mart Salı sabahı saat 09:00 itibariyle suni sancı verilmeye başlandı. Böyle damardan verilen serum gibi bir şey.
Tabi bende hafif bir makyaj, saçlar fönlü falan. Amaç: fotolarda mümkün olduğunca güzel çıkmak.
Allah beni kahretmiye, ne komik düşüncelerim varmış.
3 saat suni sancı verildi.Bende tık yok, resmen sancı başlamadı. Doktor geldi, 2 saat daha verelim, doğum başlamazsa sezaryene alacağız, böyle çok uzun sürer dedi.
2 saat daha geçti, sancılar çok hafif başladı ama yeterince degil. Saat 14:00'e doktorum geldi ve hep birlikte sezaryene karar verdik çünkü doğum başlamadı.
Saat 15:00'de ameliyata aldılar beni, kalbim güm güm nasıl çarpıyordu, şimdi bile hatırlıyorum o hissi. Anestezi verilmeden önce aklımdan son şu geçti "anamm bu anestezi uzmanı doktor da pek taşmış, mübarek".
15:02'de çipil gözlüm doğmuş. Beni 15:45'de odaya getirdiler.
Canım çok yanıyordu, ve inanır mısınız bebemi görmek istemedim, "getirmeyin henüz, çok kötüyüm" diyip durdum. Ama getirdiler, çünkü bebenin doğumun hemen sonrasında o kolozyum denen hayati sıvıyı içmesi gerekirmiş.
Bebemi odaya getirdiler, bir baktım sadece 3 kilo. Aniden çok üzüldüm, "bu çok küçük" diyip durdum, oysa ultrasonda en son 3,3 kg görünüyordu. Öyle tatlı öyle küçüktü ki, siyah saçları, minicik elleri ve uzamış tırnakları vardı. Hiç huysuzluk yapmadı, ilk gün bile çok uyumluydu.
Mis gibi bebem, öyle gayretliydi ki. İlk emzirme çok önemliymiş, hemşireler yardım etti, annem, ananem, eşim, kaynanam filan, hepsi de seyretti. Ben de öyle mal gibi durdum.
Sezaryen sonrasında, ilk kez ayağa kalmak zormuş, tuvalete gitmek daha da zormuş. Bir an önce o hastaneden çıkıp eve gitmek istedim, sırf bu nedenle sünnet bile yaptırmadık çünkü fazladan 1 gece daha kalmamız gerekiyordu.
Sonra ne mi oldu? Her şey geçiyor, yorgunluklar, uykusuzluklar, emzirme süreçleri. Her şey geçerken, bebe büyüyor, dünyalar tatlısı bir can parçası oluyor ve senin kalbinin bir köşesine silinmemek üzere kazınıyor.